Organik Tarım Nedir ?
Ekolojik
sistemde yanlış uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya
yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içermekte olup, esas
olarak sentetik kimyasal tarım ilaçları, hormonlar ve kimyasal gübrelerin
kullanımın yasaklaması yanında, organik ve yeşil gübreleme,münavebe,toprağın
muhafazası, bitkinin direncini arttırma, doğal düşmanlardan faydalanmayı
tavsiye eden, bütün bunların kapalı bir sistemde oluşturulmasını öneren,
üretimde sadece miktar artışının değil aynı zamanda ürün kalitesinin de
yükselmesini amaçlayan alternatif bir üretim şeklidir.
Neden Organik Tarım ?
1950 li yıllardan itibaren artan nüfusa paralel olarak artan gıda
gereksinimini karşılamak amacıyla birim alandan verimi arttırmak için tarımda
çok yoğun ve hızlı bir şekilde kimyasallar kullanılmaya başlanmıştır.
Kimyasalların yoğun kullanımında ki amaç ; kaliteli ürün elde etmek
değil ürünlerde miktar artışını esas almıştır. Kullanılan bu kimyasallar;
hormonlar, pestisitler, insektisitler, herbisitler, fungusitler, suni
gübreler insan yaşamında vazgeçilmez unsur olan besinlere, içme ve kullanma
sularına karışmıştır. Bunun sonucunda insan vücudunda birikerek toksik etki
yaratmış ve çeşitli hastalıklara; uykusuzluk, baş ağrısı, yorgunluk, egzama,
depresyon, tansiyon, kansere yol açtığı düşünülmektedir. Bu durum sadece
insan yaşamında değil, çevrenin, doğal kaynakların ve ekolojik dengenin
bozulması, tarımın sürdürülebilirliğinin engellenmesi, toprağın yok edilmesi,
flora ve faunanın zarar görmesi, biyolojik çeşitliliğin azalması, kimyasal
kirlilik ile zehirli kalıntıların artmasına neden olmuştur. Bugün ise insan
ve toplum yaşamındaki bu zararlı etkilerinin yanında, çevre bilincinin
artması ile birlikte gündeme gelen bu tehlikelerin önüne geçilmesi
için, büyük gelişmeler meydana gelmiştir.2000’li yıllara doğru
moleküler biyo-teknolojideki gelişmelerle birlikte birim alandan daha fazla
verim elde etme bu sayede refah düzeyinin artışı, tarımın endüstrileşmesi
gibi hedefler gösterilerek üretilen genetiği değiştirilmiş organizmalar tüm
dünyada piyasaya sürülmüştür. Organik üretim daha çok bitkisel üretim
alanlarında ortaya çıkmıştır.
Son yıllarda yüksek verim amacı ile bilinçsiz tarım
ilacı ve gübre kullanımı sonucunda meydana gelen zararın, hormonlardan daha
fazla olduğu belirtilmektedir. Bir arastırmaya göre her yıl 4 kisiden 1’inde
gıda kaynaklı hastalık ortaya çıkmaktadır. Ayrıca yanlıs toprak isleme ile
toprağın fiziksel yapısının bozulduğu, düzensiz ve asırı sulama ile tuzlanma
ve çoraklasma gibi çevre sorunlarında da artıs olduğu vurgulanmaktadır. Bu
olumsuz durum ülkemizde de son zamanlarda daha yoğun olarak ortaya çıkmıstır.
Örnek vermek gerekirse, erozyonla bir yılda tasınan toprak miktarı Avrupa da
84 ton /km2 iken, Ülkemizde 810 ton/ km2 düzeyindedir.
DÜNYADA ORGANİK TARIM
Oysa 1970’li yıllarda yesil devrim olarak bilinen tarım politikaları açlık
sorununa
Kısmen çözüm getirebilmistir. Ancak asıl sorunun üretim miktarında değil,
paylasımdaki dengesizlikten kaynaklandığı görülmektedir. Verilen bilgilerde
halen dünyada 800 milyon kisinin açlık felaketi ile karsı karsıya olduğu
seklindedir.
Bu gelismeler sonucunda alternatif üretim şekli olarak organik tarım
gündeme
gelmistir. ılk olarak 1910 yılında ingiliz arastırmacı Albert Howard
tarafından ortaya atılan bu fikir,1940 yılından sonra insanların sağlık
sorunlarının yoğunlaşması sonucu daha fazla önem kazanmıstır. Bu düsünce
Avrupalı üreticilerce de kabul görünce yaygınlasmıstır. Baslangıçta üretilen
organik ürünler büyük oranda çiftliklerde veya yakın çevredeki yöresel
pazarlarda tüketilirken, daha sonra ticari boyut kazanmıs ve 1980‘li yıllarda
tüm dünyaya yayılmıstır.
TÜRKİYE'DE ORGANİK TARIM
Türkiye’de organik tarım, teknolojinin tarıma geç girisi nedeniyle
1950lere
Kadar doğal olarak uygulanan ve resmi olarak da 1985 yılından itibaren
yapılan ve hızla yayılan bir üretim sistemi olmustur. Bu tarihten sonra da bu
nitelikli tarımsal gelisme üretim ve ürün çesitliliğinde görülebilir
nitelikte hız kazanmıstır.
Günümüzde bilimsel anlamda üretilen, yoğunluğu kuru ve
kurutulmus ürünlere
odaklanmıs organik ürünlerin tamamına yakın bölümü, Avrupa ülkelerine ihraç
edilmektedir.
Organik tarım, geleneksel tarıma dönüsüm yanında, üretici ve ihracatçıya
ürününü daha iyi koşullarda değerlendirme gibi farklı bir ortam da
sağlamaktadır.
AVANTAJLARI
Organik tarımda üretim aşamaları boyunca yani üretimden tüketiciye
ulasıncaya kadarki tüm asamalar Tarım ve Köyisleri Bakanlığınca
yetkilendirilmis bağımsız denetim kuruluslarınca denetlenir ve sertifikalandırılır.
Bu sertifikayı düzenleyenler söz konusu ürünün sorumluluğunu yüklendiği için
hem ulusal hem de uluslararası pazarda ürünün satıs sansı artmakta,
tüketiciye de arzuladığı bilgiyi sunabilmektedir. Tüketici sertifika logosu
sayesinde o ürünün hangi kosullarda üretildiğini ve üretim asamasındaki
kademeleri takip edebilme sansına sahip olabilmektedir.
Ülkemizde organik ürünlerle ilgili üretim teknikleri veya üretimde
kullanılacak girdilerle ilgili standartları belirten yönetmenlikler mevcuttur.
Ekolojik üretim sadece sebze ve meyvelerle sınırlandırılmamıstır. Bunlara
ilaveten basta pamuk, ahsap, yün, dis macunu, sampuan ve kozmetik ürünler
gibi pek çok ürün çesidi ‘ekolojik üretim' ilkelerine göre üretilip
sertifikalandırılmaktadır.
Özellikle gıda maddelerindeki ilaç kalıntıları bütün tüketicileri tehdit
etmektedir. Üreticilerin bitki hastalık,zararlı ve yabancı otları ile
mücadele konusunda eğitimi ile daha az ilaç kullanmaları sağlanacaktır. Daha
az tarımsal ilaç kullanımı üretilen sebze ve meyvelerde daha az ilaç
kalıntısı anlamına gelmektedir. Bunun doğal sonucu olarak tüketiciler daha
sağlıklı gıda maddelerini satın alma imkanına kavuşacaklardır.
Gıda maddelerinde genel olarak düşük dozda bulunan ilaç kalıntıları beslenme
yoluyla tüm tüketicilere ulaşmaktadır. Sebze ve meyve tüketen herkes bu
kalıntıların hedefi konumundadır. Bu kalıntılar uzun vadede başta çeşitli
kanser hastalıkları olmak üzere, Parkinson, psikolojik bozukluklar, epilepsi,
hipertansiyon, kolestrol, kısırlık, kalp hastalıkları ve alerji gibi
hastalıklara neden olmaktadır. İlaç kalıntısı bulunmayan gıdalarla beslenen
insanların yaşam kalitesi yükselecek, ortalama ömür uzayacaktır.
Tarım ilaçlarının pek çoğu çevrede bulunan diğer organizmalar için de toksik
bileşiklerdir. Bunlar evcil hayvanlar gibi hedef canlılar dışında kalan
organizmaları da zehirlemektedir.
Bunlardan elde edilen et, süt, yumurta vb. ürünlere geçen tarım
ilaçları insan sağlığını olumsuz etkilemektedir. Ayrıca tarımsal
ürünlere uygulanan ilaçlar, yağmur suları, rüzgar vb. yollarla çevreye
yayılmakta, yer altı sularına, göllere, akarsulara ve toprağa geçmektedir. Bu
yolla kuşlar ve balıklar gibi pek çok canlının ölümüne sebep olmaktadırlar.
İlaç kullanımının azaltılması ile beklenen en önemli olumlu etkilerinden
birisi de çevrenin korunmasıdır.
Tarım ilaçları çevrede bulunan başta yararlı canlılar olmak üzere pek çok
organizmayı etkileyerek doğal dengenin bozulmasına neden olmaktadır. Doğal
dengenin bozulması yeni bazı hastalık ve zararlı sorunlarını beraberinde
getirmekte, daha fazla ilaç kullanımına sebep olmaktadır. Bu sonuç uzun
vadede sürdürülebilir bir tarım sistemi üzerinde olumsuz etki göstermektedir.
İlaç kullanımının azaltılması sürdürülebilir tarımı mümkün kılacak önemli bir
etken olacaktır.
Üreticilerin tarımda kayba neden olan canlılarla mücadelede ilaçlı mücadeleye
alternatif olan çevre dostu yöntemleri öğrenmesi, tarımsal ilaçların
zararları konusunda bilinçlenmesi ve tarımsal ilaçları doğru bir biçimde
kullanması ile birim alan başına ilaç tüketimi azalacaktır.
Tüketime arz edilen sebze ve meyve gibi ürünlerde izin verilen limitlerin
üzerinde ilaç kalıntısı olmamalıdır. Çiftçilerin tarımsal ilaç kullanımı
konusundaki eğitimleri ile gereksiz ve yüksek dozda ilaçlama yapmak, yanlış
ilaç kullanmak, ilaçlamadan sonra geçmesi gereken süreye uymamak gibi
kalıntıya sebep olan etkenler ortadan kalkacak, sağlıklı besin üretimi mümkün
olacaktır.
Tarımsal mücadele ile ilgili teknikler konusunda üreticilere verilecek
bilgi ile zararlı ve hastalıklarla daha etkin mücadele yapılacaktır. Bu durum
kayıpları azaltırken tarımsal üretimi artacaktır. Ayrıca ilaçlama sayısı ve
dozundaki azalma sonucu, hem üretim maliyetlerinde düşüş hem de
milli ekonomiye katkı sağlanacaktır.
İhracatçıların diğer ülkelere tarımsal ürün satarken
karşılaştıkları en önemli sorunlardan birisi ürünlerdeki ilaç kalıntısı ve
ürünler üzerinde karantinaya tabii hastalık ve zararlıların bulunmasıdır.
Türkiye bu konuda 2005 yılında, AB’nin gıda güvenliğini sağlamak üzere
oluşturduğu RASFF sistemi tarafından İran ve Çin’in ardından en fazla
uyarılan 3. ülke olmuştur. Bu proje ile tarımsal ürünlerimizin ihraç
edilebilme potansiyelleri artacaktır.
Tarımsal ilaçlar nedeniyle akut(ani)
zehirlenmelerin görüldüğü başlıca grup üreticilerin kendisidir. Bunu
ilaçlamadan hemen sonra ilaçlanmış ürünü tüketen veya ilaçlanmış alana giren
şahıslar takip etmektedir. İlaçlı ürünleri tüketen herkes ise yavaş(kronik)
zehirlenmeye maruz kalmaktadır. Evcil hayvanlar ve bunların ürünleri ise
diğer bir önemli risk grubudur. Eğitim programının özel bir hedefi de bu
riskleri minimuma indirmektir.
İlaçlı mücadele kolay uygulanabilir olması nedeniyle üreticiler
tarafından tercih edilen başlıca mücadele yöntemidir. İlaçlı mücadelenin
tercih edilmesinin diğer bir önemli nedeni de daha fazla bilgi birikimi
gerektiren yöntemlerin çiftçiler tarafından yeterince bilinmeyişidir. Bu
proje ile ilaçlı mücadeleyi azaltmak için üreticilere çevre dostu alternatif
mücadele yöntemleri öğretilecektir.
Toprak
Organik tarla bitkileri yetiştiriciliği yapılacak tarlada toprak işleme,
toprağın a!t üst edilmeden kabartılması ve havalandırılması şeklinde
yapılmalıdır. Bunun için toprağı dipten kabartan ve yırtarak işleyen tırmık,
kazayağı, dip kazan, yaylı ve yaysız çizer, dik rotovatör gibi aletler
kullanılmalıdır.
Meyilli tarlalarda toprak işlemesi, meyil yönüne dik olarak yapılmalıdır.
Toprak ıslahı
Tarlalarında, ekimden önce toprak analizi yapılmalıdır. Topraktaki organik
madde miktarını ve mikroorganizmaları artırmak için, uygun baklagil bitkileri
yetiştirilmeli, kompost, fındık zurufu komposttu, vs. gibi organik maddeler
uygulanmalıdır. Bunlara ilave olarak, toprak pH'sını düzeltmek, uzun vadede
toprak verimliliğini arttırmak ve mineral madde dengesini sağlamak için,
mevcut organik maddelerin dolaşımı sağlanmalıdır. Gerektiğinde yeşil
gübreleme yapılarak, topraktaki azot/potasyum, azot/fosfor ve azot/karbon
dengesi kurulmalıdır.
Toprak ıslahında kullanılacak maddeler, Denetlemeye Yetkili Kuruluş
tarafından bu standarda uygun olarak belirlenmeli ve yine bu kuruluşun
denetiminde ve kontrolünde kullanılmalıdır.
|